Sayfalar

26 Şubat 2014 Çarşamba

Hemşerim memleket nere


Bugün Türkiye vizesi almak isteyen Suriyeli bir arkadaşıma yardımcı olmak için onunla birlikte Türk Konsolosluğuna gittim. Vize işlemleri 14.00'de başlıyordu ve biz on beş dakika kadar önce Konsolosluğun önündeydik. Kapı henüz açılmamıştı ve o sırada bir adam zile basıp içeridekilere kendini tanıttıktan sonra açılan kapıdan içeri girdi. Adama saat ikiden önce açılmaz mı kapı acaba diye sormuştum ki cevap boş boş bana bakan adamdan değil kapıdaki diyafondan geldi. Ses, bize saat ikide gelmemizi söyledi.

Kapının sözünü dinledik ama bekleyecek de yer yok. On beş dakika kapıda dikilmeyelim bir yerlerde çay, kahve bir şeyler içelim dedik, yola koyulduk. Upuzun bir cadde, yol boyunca sıra sıra evler. Lakin geçtim bir kafeyi, lokantayı etrafta ne bir market ne de bir bakkal var. Bir yerde yürüdüğümüz yol bitti, küstük kadere döndük geri. Konsolosluğa geri geldiğimizde hala altı dakika vardı. Biz birbirinin dilini bilmeyen bir Suriyeli, bir Türk Tarzancadan hallice Almancalarımızla kapıda cak cak konuşurken iki erkek geldi. Biri turnikeli girişin açık olup olmadığına baktı ve açık olduğunu görünce hadi deneyelim şansımızı diyerek içeri girdiler. Tabii ben de durur muyum arkalarından "içeriye alıyorlar mı" diye seslenmiştim ki cevap yine diafondan geldi: "Hadi hadi siz de gelin içeri, gariban gariban durmayın orda".

İşte o an iklim değişti Türkiye oldu. Yurdumun güzide insanı bir Alman'ın asla yapmayacağını yaptı ve şefkatle kucakladığı biz garibanları tamı tamına beş dakika önce içeri aldı. Görevli, güvenlikten geçtikten sonra "kızlar Türkçe konuşuyo musunuz ya da hanginiz konuşuyodu?" gibi bir şey sormayı ihmal etmedi. Halbuki girerken soru da sormuştum kendisine. "Ben Türküm ama arkadaşım Suriyeli" deyince "bak bu olmadı işte, biz arkadaşını Türk, seni yabancı sandıydık ama tutturamadık" dediğindeyse benim arka fonda artık uzun hava çalmaya başladı. Biz kapıda dikilirken meğer bunlar içeride memleket loto oynuyorlarmış. Cevaba yine tam inanamamış olsa gerek bu sefer meşhur memleket nere sorusu geldi. Uzun hava uzamaya devam etti tabii bu arada.

Vize işlemi için sıramız geldiğinde Alman görünümlü bir Türk teyzeye denk geldik. Ben Türkçe konuşmaya başlayınca “Türkçe konuşan o değil miydi, sen miydin?” dedi o da. Sorarken öyle ciddiydi ki bir an ben bile kendimden şüphelenmeye başladım. Yoksa ben kendimi kırk yıldır Türk bilirken aslında başka bişiy miydim? Sazlar sustu, uzun hava durdu. Modern Talking Cherry Cherry Lady tıngırdamaya başladı. Bu şaşkınlıkla Almanca konuşmam gereken arkadaşa sormam gereken bir soruyu da Türkçe sordum. Tamam yanımdaki kara kaşlı, kara gözlü, başı örtülü, pek bi güzel Kürt kızının Türk zannedilmesi normaldi  belki de kendi Konsolosluğumda bu kadar yabancı muamelesi azıcık hislendirdi. 

Tepedeki fotoğrafın ne alaka olduğuna gelince: bu tabelayı Konsolosluğun yakınlarında bir yerde gördüm. "5-10 dakikalık uzaklıktayım, telefon açtığınızda hemen gelirim" demiş yurdum girişimcisi. Tuvalete bile nerdeyse Terminle giden bir Alman bunu mümkünü yok anlayamaz öyle diyim. Ha Türkçe bilen biri Türk Konsolosluğunda Almanca tercümana niye ihtiyaç duyar kısmını pek anlayamadım ama vardır mutlaka bir nedeni.



16 Şubat 2014 Pazar

Tek bir gün yeter miydi değiştirmeye?


Tyler seni severim bilirsin. Özünde iyi bir insansın bilirim. Zalım tüketim toplumuna karşı adamın dibisin. Hakkını her daim teslim ederim. Lakin bu defa meramım başka ve o yüzden Şaşkın'ın geleneksel Sevgililer Günü dileği yok bu sene.

"Toplumsal histerinin dibine vurmuşuz, ne sevgilisi, ne günü? Hem senin gibi zero romantiğin Sevgililer Günüyle işi ne" dediğini de duyar gibiyim sevgili okuyucu. Evet sana aşktan söz edecek son kişi, hadi son olmasa da sondan bir önceki kişi olabilirim. Merak etme o sulara girmeyeceğim.

Bu ara boşluktan mıdır, uzaktaki memleketin karamsar ruh halinin yansımasından mıdır nedir daha önce hiç kafa yormadığım bu konuya takıldım kaldım. Biz niye bu kadar sevgisiz bi toplumuz arkadaş? Ne ara birbirinden, kendinden farklı olandan bu kadar nefret eden insanlara dönüştük... Ya da daha da kötüsü aslında hep böyle miydik?

Keşke dışarıdan içi boş bir şekilde ithal edip, adını Hıncal'a kurban Sevgililer Günü diye bellediğimiz, sevgilimize en değişik, en pahalı hediyeyi alma gayretine girdiğimiz bugün yerine "sevgi"yi yücelten bir günümüz olsaydı bizim de.

Keşke çocuklarımıza gerçek anlamda sevmeyi, sevgilerini ifade etmeyi öğretebilseydik ve o gün de bunun "kutsanma günü" olsaydı.

Keşke çocuklarımıza sevgimizi onlar uyurken değil, gün boyu, ömür boyu gösterebilseydik. Bir insanı, bir canlıyı, herhangi bir şeyi koşulsuz sevmeyi, konuşmak gibi doğal bir şekilde, öğrenmesini sağlayabilseydik.

Büyüdüğünde aşık olacağı kıza nasıl davranması gerektiği ile ilgili sohbet etseydik oğlumuzla ya da gözümüzün bebeği küçük kızımızın kalbi ilk kırıldığında yaslanacağı baş olsaydık.

Ve o özel günde kalpten el işi kartlar yapsaydık çocuklarımızla, torunlarımızla birlikte sevdiklerimize. Sarılıp öpmek olsaydı en büyük hediye. Yunus'u, Mevlana'yı anıp, anlasaydık, özümseseydik o gün.

Belki daha az kadını öldürürdük, belki bizden farklı olana da kalbimizde yer açabildiğimiz için daha az nefret suçu işlerdik. Daha az nefret ederdik birbirimizden. Ali İsmail sadece fotoğraflarında gülümseyen bir suret olmaz, Berkin okulunda, Lobna hayallerinin peşinde, Kader top oynuyor olurdu.

Hani belki sürekli bağırıp, azarlayan, her fırsatta kavga eden değil gönlü herkese açık, güler yüzlü insanlar tarafından yönetilirdik.

Tek bir gün yeter miydi her şeyi değiştirmeye? Belki her şeyi değil ama kim bilir belki o zaman mutlu insanların, güzel ülkesi olurduk.

Etiketler

#100.Yıl #29Ekim (1) #ağacımadokunma (1) #AilemizinGurusu (1) #anılar (7) #ArtRecreation (1) #ayrıyazılır (1) #bavulculuk (2) #benimadam (2) #BigSis (1) #bing #ai (1) #Caillou (1) #canımbabam (1) #coronatürmort (1) #Covid19Günceleri (3) #Dark (2) #dikkateksikliğisendromu (4) #doğruyazınkardeeeşim (1) #doğumgünü (3) #GameofThrones (4) #GeorgeR.R.Martin (5) #göçebe (6) #göçmenkadınlar (1) #gurbetçilik (7) #hemşire (1) #hemşirelik (6) #Hıdırellez (2) #içindenalmanyageçenyazılar (5) #İçindenAlmanyageçenyazılar (3) #içindenciddiyetgeçenyazılar (18) #içindenfilmgeçenyazılar (2) #içindenhüzüngeçenyazılar (1) #içindenistanbulgeçenyazılar (4) #içindenizmirgeçenyazılar (7) #İçindenMatrixGeçenyazılar (14) #içindenmizahgeçenyazılar (69) #içindenmutlulukgeçenyazılar (6) #içindenromanyageçenyazılar (2) #içindenşarkısözügeçenyazılar (31) #içindenşiirgeçenyazılar (17) #ileridönüşüm (2) #kafamaneredenesersekuşağı (5) #karantinahalleri (3) #Kayu (1) #kedigünlükleri (4) #kendimenotlar (8) #kim-olduğunu-bilirsin-sen (5) #küçükbirader (2) #küçükergen (9) #küçükkankam (7) #küçükördek (20) #lakap (1) #lost (1) #Marduk (2) #mercekbulut (1) #mim (10) #mindfulness (1) #mutluluk (2) #mylittlefeltstuff (4) #özürdilerimsezenaksu (1) #RIP (11) #seçmesaçmalar (1) #sevgiligünlük (1) #sevgililergünü (2) #SeziKalkavan (1) #soneryalçınlütfenbanakızma (1) #sonhavabükücü (2) #sonsuztemizlikdöngüsü (5) #şaşkın (41) #ŞaşkınınADHDGünlüğü (7) #ŞaşkınınAÖFmaceraları (10) #ŞaşkınınBayramÇelıncı (4) #şaşkınınsevgililergünüdileği (3) #şaşkınjunior (1) #şaşkınmutfakta (6) #tatil (1) #telekom (1) #uykusuzluk (1) #ValideSultan (18) #vallahidebunlarhepmizah (1) #yapayzeka (1) ArtRecreation (1)