Üzerinde daha önce hiç düşünmemiştim. Ta ki havaalanındaki bir
büfede çalışan kızın alışveriş yapan turist gençle arasında geçen diyaloğa
şahit olana kadar. "Türkler asla lütfen demez" dedi kız kırık dökük
İngilizce'siyle. "Fanta, Kola derler sadece" dedi kaba bir ses tonu
ile tarif ederek. Aralarındaki sohbet nasıl başlamıştı tam bilmiyorum ama kız
Alman gencin sipariş verirken "lütfen" demesinden etkilenmişti belli
ki. Bir sonraki müşteri de turistti ve siparişini İngilizce olarak verirken o da
"please" demeyi ihmal etmedi. Sıradaki ilk Türk müşteriyi
bekleyebilseydim eğer, kızın anlattığına benzer bir sahne gerçekleşecekti çok
büyük ihtimal. Ben ne mi yaptım? Tüm bu konuşmaya şahit olduktan sonra ne
yaptığımın önemi yok aslında.
Ne yaptığımdan çok ne hissettiğimdi önemli olan. Biraz, hatta
birazdan da fazla utandım. Düşündüm ama Türkçe konuşurken, otomatiğe bağlı günlük konuşmalarım
içinde, bir şey satın alırken ne kadar kibar konuşmaya çalışsam da acaba lütfen diyor muydum ya da ne kadarında
diyordum emin olamadım.
10'lu ve 20'li yaşlarımda İngilizce, otuzların başında Fransızca
ve otuzlar sona ererken de Almanca öğrenmeye çalışırken öğretilen ilk
şeylerden biri "lütfen" oldu hep. İlk Almanca
öğretmenim sınavda rica cümlesi kurarken "bitte" demeyi kesinlikle
unutmamamız gerektiğini ne çok vurgulamıştı. Buradaki öğretmenlerden biri de
sınıf arkadaşlarımdan birinin sorusunu ısrarla cevaplamamıştı "bitte"
demediği için.
Küçük, tek bir kelime ne çok şeyi değiştirebiliyor oysa ki...
Bir sene Türkiye de izin yaptigimda bir restoranda siparis verdikten sonra 'siz yurtdisindan geliyorsunuz galiba' cümlesi ile karsilastim. Saskin saskin baktim garsonun yüzüne. 'Kimse bu kadar kibar siparis vermez burada' dedi :(
YanıtlaSilSevgili Su Durulmaz bir de Türkiye'de yoldan geçen herhangi birine gülümseyip "Günaydın" dediğini düşünsene. Kim bilir karşı taraftaki neler düşünür hakkında. Sonra da gavurlar şöyle, gavurlar böyle atıp tutarız bi de :((
YanıtlaSilseni okuduktan sonra dikkat kesildim de, baya baya lütfen diyorum ben.
YanıtlaSilayyyy avrupa, amerika görmüş insanım ondan herhalde, bir de tabi biliyorsun ingiliz mürebbiyelerle büyüdüm ;)
Evrenim yeni gördüm bu yorumu düşün yani ne kadar ilgiliyim blogla :)
YanıtlaSilBi kere İngiliz Bilge'nin tedrisatı yeter yeter ki serviste kızdırmasınlar arkadaşımı :))
hahahaaa
YanıtlaSilşaşkın kovaaaaaaaa.
efenim fena bi konu bu.
ama müthiş etkilidir kendimden bilirim.
daha bi saat önce nerdeyse eline sişlah alıp kardeşini vurmak için kovaladığını duyduğum...
kardeşi kaçıyo bu arada.
yarı külhan beyi yarı kabadayı bi esnaf komşu...
kalabalığın içinde bana gelip abi şu konu vardı ya unutma lütfen dedi.
kalabalık bakakaldı ahahahaaa.
sırf neden biliyo musun?
sadece şu sebebi.
ben ona öyle davranıyorum.
muhtemelen o da öyle davranmak zorunda hissediyo kendini.
etki-tepki.
lakin benim memlektte bide şu var atlamayalım...
bi oteldesin...
60 lı yaşlarda bi kadınla asansörde mesela karşılaşıyosun yüzü gülüyo yahu herşeyden öte...
günaydın diyo sana.
günaydın diyosun.
sonra yanındaki kıymetli ağzına sıçıyo senin...
b8na da asıldın ya yazıklar olsun hüüü diye.
gerçek olay ha şaka zannetme ahahaha
kendimden biliyorum.
gel de şimdi lütfen de günaydın de gülümse...
elindeyse:)))
hahaha komşu var ya bu kadar gam kasavetin üstüne güldürdün yine hee :D
YanıtlaSile tabi sizin iş de zor, pek fena hemcinslerim vardır bu konuda bilirim.
Lakin düşününce bu da etki-tepki değil midir? Daha bebeliğinden itibaren erkeklere bakma, etme, konuşma, gülme diye büyütülen iki baksa "yollu" denilen kadın cinsinden de işte böyle el birliği ile psikopatı yaratmıyor muyuz?
memleket arıza, hem de küllüm arıza ne ediciin komşu :))