ÖNCESİ
O şaka yapmıştı, ben de kibarca gülümsemiştim. Hatta şiir bile yazmıştım.
SONRASI
Hiç şakası yokmuş. Kibarca gülümseme de, şiir de bu tür durumlarda işe yaramıyormuş.
Henüz 500'lük puzzle'ın yapıştırıcısı kurumadan bir baktım ki 1.000 parçalık yeni puzzle geldi.
Bu puzzle kelimesine de bayılmıyorum, hele sonuna Türkçe ek aldığı zaman kesme işareti ile ayırmak durumunda kalıyorum ki o daha da rahatsız edici benim gibi takıntıları olan biri için. Lakin, elimde değil, yerine bulduğumuz Türkçe karşılık "yapboz" kelimesi sinirlerimi oynatıyor. Duydukça yüzümün bir tarafına çocuğun anaokulu günlerinden miras bir seğirme tebelleş oluyor.
Bir dönem Loom Twister lastikleri furyası ile birlikte annelerin korkulu rüyası olmuş Hama boncuk çılgınlığı vardı. Hani şu mini mini, rengarenk boncukların deliye pösteki saydırır gibi kalıplara dizildiği ve sonrasında üzerlerine ütü basıp yapıştırmak suretiyle bir takım şekillerin yapıldığı.
Bir gün bizim kızı anaokulundan almaya gittim. Yere çömmüş tüm ciddiyetiyle yine bu boncukları diziyor. Tutturdu "olmaz da olmaz, bu bitene kadar hayatta gelmem". O yaşların inadı bir başka olur malum; sloganım "hı hı, dünya düzdür" deyip, sabrı içime içime çekip, kaderime razı olduğum zamanlar. Baktım son derece kararlı ama kalıp da kocaman bir kalp; bunun minnak parmaklarla kolay kolay bitecek gibi değil. El mecbur çöktüm yanına, dedim "kay kenara, yardım edeyim". Neyse ki talebim uygun bulundu. O boncukları teker teker itina ile seçip yerleştirirken, ben avuçlayıp avuçlayıp kalıbın üzerine boşaltmaya başladım. Artık kaç tanesi yerini bulursa kâr kârdır diye düşünerek. O birer birer, ben beşer onar derken tüm kalıbı tamamladık.
"Tamam mı, gidebilir miyiz şimdi?" dedim. "Tamam" dedi, eserine şöylece bir baktı, kalıbı eline alıp ne var yok hepsini hızlıca boncuk kutusuna geri boşalttı ve "hadi gidelim" dedi. Çocuğum bizim daha o yıllarda hikmetini henüz bilmediğimiz mayndfulnıs* seansını tamamlamış önündeki maçlara bakarken ben "bu kadar dizdik, ütü kısmı nasıl olacak, acaba eve kadar dökmeden taşıyabilir miyiz, kalıbı da ödünç verirler mi ki, iade-i boncuk da yaparız" falan gibi bi takım annesel sorulara cevap bulmaya çalışıyordum hala kafamda.
İşte bu yapboz kelimesi zihnimin derinliklerinde istemsizce beni o ana götürüyor. Sabır, selamet, uğraş, didin 1000 parçalık yapbozu yapmışız ve biter bitmez bozup kutuya geri koyuyormuşuz gibi bir his. Madem bozacak idik neden yaptık Sayın TDK?
"Çocukken anaokuluna gideydim, şu boncuklardan neyin yapaydım daha sabırlı, biraz da mayndful bir insan olur muydum acaba?" diye sordum durdum sonraları kendime. Kendim için cevabı bulamadım lakin "çocuğu iki sene Alaman anaokuluna gönderdin, üzerine de beş buçuk sene kayndnısla yatıp mayndfulnısla kalkan Romen okulu, bu çocuk öğrendi biraz bu işleri de bu puzzle belasına merak saldı galiba" diye düşünür buldum kendimi 1000'lik puzzle'ın başında.
Hafta sonu geldi, kutu açıldı. Ben parçaları renk ve şekillerine göre ayırmaya çalışırken o köşeleri yapmayı bitirdi. Sonra yine o sıralı, ben dağınık şekilde çalışmaya başladık. Çok geçmeden benimki söylenmeye başladı. Sahi niye 1000'lik almıştık ki (bilmem, sen seçip babana aldırdığın için olabilir mi?), 750'lik yok muydu ki (yoktu), yan yattı, çamura battı derken derken bir yaptık, iki yaptık, bizim kızın hep bir bahanesiyle devamı bir türlü gelmez oldu.
Çocuk yukarıda odasında arkadaşıyla online sohbette, ben başım önümde köpek parçaları birleştirmeye çalışırken bende böyle ani bi aydınlanma gerçekleşti. Ben aman da çocuğum mayndful oldu diye gönenip, iki oturayım yanında bana da bulaşır belki ucundan diye umutlanırken sanıyorum aslında trollenmişim. Eldeki veriler ışığında, şüphem o ki, bu küçük ergen boş vakitlerinde bunu dışarı çıkartıp yürütmemem için beni puzzle marifetiyle manipüle etmiş. İki yürüyelim, temiz hava alalım saatlerinde beni oturtup puzzle yaptırıyor, sonrasında ya dersi var, ya uykusu ya da aaah şimdi canı istemiyor. Vay çakaaal diyeceğim de kimin kızı? İlle çekecek soyuna sopuna.
Ben ki bu çocuğu güzel İzmirimizin güzel bir deyişiyle lapdöt (anladınız siz onu) olmasın diye pusetten indiği yaştan itibaren dağ bayır demeden yürütmüşüm, karbon ayak izi konusunda duyarlı bir insan evladı olsun diye yürüyemeyeceğimiz yere de hep toplu taşıma araçları ile götürmüşüm. Bi pandemi, bi ergenlik pofff hoşgeldin Bayan Evkuşu, anasına operasyon çekiyor.
Ama benim adım Şaşkın! Biz bu oyunu bozarız küçük ergen! O puzzle bitecek, o adımlar atılacak be heeey heydi hey. (Dedi ve "herşeyini ben yapıcam, sonra da mutfağı temizleyeceğim, valla bak söz, senden hiçbir şey istemeyeceğim" denilerek kandırıldığı iki katlı pastayı kurtarmak üzere, hıçkırarak mutfağın yolunu tuttu.)
* Mindfulness: Bak işte buna da Türkçe bir karşılık bulamadılar hala. Gerçi bulmasalar daha mı iyi olur onu da bilemedim.