"Ben dünyaya mutlu, kaygısız bir hayat sürmek için değil büyük eserler yaratmak için gelmişim."
İmza: Beethoven
"Ben dünyaya tertipli, düzenli bir ev hayatı sürmek için değil göçebe yaşamak için gelmişim."
İmza: Şaşkın
Tatil gibi çelınc da olmayınca olmuyor sevgili blog. Tatilin bitmesine bir şafak kala kendim ettim kendim buldum duble çelıncımın birisinden çaktığımı itiraf ediyorum. Arada bir telefondan maillerime göz atsam da iş bilgisayarını açmamayı başarıyorum. Lakin ev toplama ve eve usulünce yerleşme etabı çoğunlukla hüsranla sonuçlanıyor. Başlayıp da bitirebildiğim tek görev salon tül perdelerinin yıkanması olurken, diğerleri hep yarım yamalak olarak kayıtlara geçiyor. Hoş zebra storların yıkanmaya gönderilebilmesi son cumartesiyi bulunca perde görevi de aslında tam olarak tamamlanmamış oluyor ama kendime az da olsa kredi verebilmek için görevde parçalı seçicilik yapıyorum.
"Bu defa olacak bak, bu işi başaracağız" telkinleriyle giriştiğim; büyük miktarla benim, bir miktar da azman oğlan Yuki'nin marifetiyle çıfıt çarşısına dönmüş gardrobumu düzenlenleme görevini hava muhalefeti sabote ediyor. "Bu çöl sıcağında yarım saate kururlar, sonra da toplar temiz temiz kaldırırım" diye diye çamaşır sepetine doldurduğum yığınlar, havanın aniden kapayıp yoğun bir neme boğulmasıyla günlerce kurumak bilmiyorlar. Her gittiğim yerin havasını değiştirmek suretiyle kazandığım Son Hava Bükücü lakabımın hakkını yine veriyorum. Bu defa bir yere gitmeme bile gerek kalmıyor, tatile girmiş olmam yetiyor.
Taşınırken çekmecelerin içinden büyükçe bir kutuya hunharca boşalttığım bir takım kırtasiye, evrak ve bilimum ıvır zıvır eşya, hepsini topluca çöpe atmama ramak kala, kendilerini iki yeni çekmecede buluveriyorlar. Bir kısmı yarı düzenlenmiş halde ilk çekmecede, kalanı karman çorman vaziyette, "amaaan bunları da sonra yaparım çekmecesinde.
Seneler önce okuduğum bir röportajda "dünyayı titiz kadınlar kirletiyor" diyordu kendisine çok hak verdiğim bir uzman. Sosyal medya ve temizlik avcısı Kadir sağ olsun, bunların bir de erkek versiyonları çıkıp duruyor şimdi sürekli karşıma. Akışımda, nereden geldiğini anlayamadığım bir enerjiyle, haşır huşur temizlik yapıp duruyorlar. Yetmiyor sporlarını, yüz, vücut bakımlarınını da ihmal etmiyorlar. Sevgili Instargam Kadir'i temizliği için değil, aşırı komik bulduğum için takip ediyorum. Bırak evi süper titiz temizlemeyi, kendimi kuru fırçalamayı; bazı geceler yüzümü yıkamaya mecalim olmuyor. Sıradan çinko karbon pillerimle bu Duracell bombalarını izlemek stres yaratıyor bünyede. Lütfen rica ediyorum sal beni diğerlerinden. Adam tatilden gelmiş; bavulunu önce buharlayıp sonra şakır şukur yıkıyor. Benimse üzerinden neredeyse iki hafta geçen iş seyahatimin bavulu daha ancak tam olarak boşalıp da yerini buluyor ama bu "yerini bulmak" içindekilerin bir kısmını hala kapsamıyor.
Yarım görev listesinde sıralamaya bile giremeyenler var bir de. Bir evi yuva yapmanın ince detaylarından tablolar, taşınma kutusundan çıkıp da bırakıldıkları büfenin içinde, hüzünle yeni yerlerini beklemeye devam ediyorlar.
"Sen ne yapmaya çalışıyor da yapamıyorsun bu kadar?" diye soruyor büyük bir şaşkınlıkla hemşirem. "Dolap, çekmece yerleştirme falan ama yok işte" diyorum "olmuyor, yapamıyorum". "Ben bu düzen ve intizam işini ne yapsam beceremiyorum. Bir türlü başlayamıyorum, başlayınca dağılıp bitiremiyorum. Günün sonunda yapamamış olmak da bende aşırı strese neden oluyor. Ben bu dünyaya eve yerleşmek için gelmemişim işte, bunu artık kabullenip, kendimi bu gereksiz stresten arındırmam gerekiyor". "Peki ne için gelmişsin, müdür?"diyor hemşire. "Ne bileyim; elimde bavulum, sırtımda çantam otel odalarında gezgin, göçebe bir hayat için ve bu anormal maaş, kira dinamiğinde pek yakın bir gelecekte olacak olan da bu belki de."
Konuşmanın hemen ertesi sabahı Instargam algoritması takip etmediğim bir hesaptan karşıma çıkarıyor bu post'u.
![]() |
Photo credit: https://www.instagram.com/p/CvLMLN8yq_g/ |
* Stres ve rahatlama kelimelerinin birleşiminden oluşan ve Türkçeleştirmeyi başaramadığım bu uydurmasyon kelime "o esnada sizi strese sokan şey üzerinde çalışmadığınız için, dinlenme/rahatlama eyleminin burnunuzdan fitil fitil gelmesi ve sizi daha bi çok strese sokması" anlamına geliyor imiş. "Rahat totona mı battı" özlü sözümüzün, az daha süslenip fiil haline getirilmişi özetle.
Bir haftadır yaşadığım karın ağrısını bilfiil fiil yapmışlar. Post yapıp gözüme sokmuşlar. Sonra Şaşkın Hanım hep diyorsun matriks de matriks, hadi bakalım buyrun vat is matriks?
Yazı bitmeden bir gece daha sabahına kavuşuyor. Acar muhabiriniz son şafağın sabahından bildiriyor. Havada hafiften ödevini yine tatilin son gününe bırakmış tembel öğrenci gerginliği. Lakin balkon serin, kahvem güzel. Eveet eller havaya, hep beraber söylüyoruuuz: "işlere vur bir zımba, rumba da rumba rumba..."(O esnada Şaşkın: rumba, roomba, robotu açıp yerlerin kabasını alma fikri çık kafamdan..)