Arkadaşlarıma Çeşme'de olduğumu söylemeyin, onlar beni tatilde sanıyor...
Tüm aile toplaşmış kutsal toprakların arka bahçesine çağırıyordu, davete icabet etmemek olmazdı. Dört günlüğüne diye gittik bir hafta oldu, nihayetinde iki hafta karardır dedik ve döndük. Eylülde başlayacak yeni hayatın kapısından geçmeden önce gidilecek yerler de çok, yapılacak işler de malum. Velhasıl gidişimiz kolay, kalışımız olay, dönüşümüz şinanay oldu. Bakmayın şehirden "burası çok sıcak" tvitleri atanlara "uu beybi buralar püfür püfür" diye artiz mesajlar attığıma. Püfür kısmı doğru olsa da dışı onları içi beni yaktı da döndüm geldim yerime yurduma.
Dışı sizi, içi bizi cayır cayır yakar
Çeşme'de ev tutar bizim Valide Sultan
Toplanır gelir bütün çocuklar
Bayram eder sivrisinek ve arılar
Ev dediğin tarihi eser müzesi
Duyamadık şırıl şırıl bir su sesi
Buyrun bu da hazin hikayesi
Kazıklanma konusunda ailenin bir numarası bensem Valide Sultan da benden hiç geri durmaz. Hatta bana yetişmek ve zaman zaman geçmek için elinden geleni de ardına komaz. Yaz günü Diasa'dan 30 TL'ye karpuz alarak çıtayı epeyce ilerilere taşımıştım ki Valide Sultan Çeşme'de ev kiraladı. Bak okuyucu anlaşalım Diasa ve karpuz olayına hiç girmeyelim tamam mı? Kasaya yanlış girilmiş bir fiyat karşısında akıl tutulması yaşadığımı, bir yandan "bu fiyata karpuz mu olur" derken bir yandan da usul usul parasını sayıp aldığımı unutalım gitsin. Allahtan koca kısmı akıllı da karısının ütüldüğü paraları bir telefon görüşmesi sonrası geri alabildik yoksa otuz liralık karpuzu çerçeveletip evin münasip bir yerine asacaktık ibreti alem olsun diye.
Neyse efendim, kazıklanmanın şahikasına eriştim derken Valide Sultan sağ olsun beni zirvelerde bir başıma bırakmadı. 12 yıldır Çeşme'nin ismi lazım olmayan bir muhitinde çeşitli konutları kiralamakta olan Valide Sultan'dan sezonluk ev kiraladığı haberi tam da bu sıralarda ulaştı. Bahsi geçen ev aslında tanıdıktı zira geçmişte kiralanan ilk evdi ve acemilik dönemine denk düştüğü için o dönemdeki tüm kusurlarına rağmen dimağlarımızda daha çok hoş sedalarla yer etmişti. Valide Sultanın ev sahibinin "evdeki her şeyi yeniledim, merak etmeyin" sözüne güvenip geçmişin acı tecrübelerini bir kalemde silip atmasıdır işte bizi şahikanın ötesine taşıyan.
3 kardeş, 2 sıpa, bir sıpa ekürisi ve bir enişte/dede İzmir, İstanbul ve Bursa'dan gelerek, başımıza geleceklerden habersiz, intikal ettik bir yaz vakti Valide Sultan'ın yazlık konağına. Kocaman bahçesi, hepimizi alacak odası ve yatağı ile ev, rüya ev gibi görünmekteydi henüz açılmamış gözlerimize. Tabii kabusun da bir rüya cinsi olduğunu unutmamak gerekmiş!
Bilinçsizlik ve zevksizte sınır tanımayan Türk mimarisinin eşsiz örneklerinden biri olarak inşa edilen yapıyı Acun'a versek o kadar uzaklara gitmeden rahatlıkla bir Survivor çıkarabilir, öyle malzemesi bol. Gerçi programın reyting sıçraması yapabilmesi için evin yanında bir de Valide Sultan vermek gerekiyor ki yaşam mücadelesinin zorluk katsayısı artsın.
Bölgenin tarihi dokusuna zarar vermemek için evin su ve kanalizasyon sistemlerinde bir kaç yüzyıl öncesinin teknolojisi kullanılmakta. Su mu lazım: işte kuyu, işte suyu. Suyumuzun adı artezyen, dalgıç pompayı patlatırsan kalırsın don, sutyen. Hacet göreceğin, temizlik mi yapacağın: al onun için de bir kuyu, dolarsa vidanjör gelir çeker pohu.
3 kardeş, 2 sıpa, bir sıpa ekürisi ve bir enişte/dede İzmir, İstanbul ve Bursa'dan gelerek, başımıza geleceklerden habersiz, intikal ettik bir yaz vakti Valide Sultan'ın yazlık konağına. Kocaman bahçesi, hepimizi alacak odası ve yatağı ile ev, rüya ev gibi görünmekteydi henüz açılmamış gözlerimize. Tabii kabusun da bir rüya cinsi olduğunu unutmamak gerekmiş!
Bilinçsizlik ve zevksizte sınır tanımayan Türk mimarisinin eşsiz örneklerinden biri olarak inşa edilen yapıyı Acun'a versek o kadar uzaklara gitmeden rahatlıkla bir Survivor çıkarabilir, öyle malzemesi bol. Gerçi programın reyting sıçraması yapabilmesi için evin yanında bir de Valide Sultan vermek gerekiyor ki yaşam mücadelesinin zorluk katsayısı artsın.
Bölgenin tarihi dokusuna zarar vermemek için evin su ve kanalizasyon sistemlerinde bir kaç yüzyıl öncesinin teknolojisi kullanılmakta. Su mu lazım: işte kuyu, işte suyu. Suyumuzun adı artezyen, dalgıç pompayı patlatırsan kalırsın don, sutyen. Hacet göreceğin, temizlik mi yapacağın: al onun için de bir kuyu, dolarsa vidanjör gelir çeker pohu.
Evde yaşadığımız yüzyıla ait tek eşya yüzyılı ucundan yakalayan çamaşır makinesi. O da ip gibi akan kuyu suyunun elinde bedbaht olmuş, deterjana küsmüş, yumuşatıcıyla hiç görüşmüyor. Şanzımanlı makine usulü deterjan gözünden taşıma su doldurursan eh işte biraz çalışıyor. Durulandığını ise hayal ederek ve kendini ikna yoluyla temiz çamaşırlara sahip olabiliyorsun.
Sadece iki gözü çalışan ocak Türkiye'ye giriş yapmış ilk gazlı fırınlardan biri olma özelliğini taşırken, yirminci yüzyıl son çeyreğinden günümüze uzanan buzdolabı soğuma fonksiyonunu, eğer kapısı kapanabilirse, kapağı kırık difriz gözünden gelen esintiyle sağlamaya çalışmakta. Ah ah yanarım yanarım Veli Usta'dan alınma 1,5 kilo dondurmaya yanarım da ne fayda, eridi gitti gül gibi dondurma. Topu külliyen dikmesine ramak kalmış buzdolabına karşı Valide Sultanın direnişi ise bir başka içli mevzu. Kendisi bir savaş çocuğu olan Valide Sultan maazallah Suriye'yle, ya da karşımız Yunanla bir savaş çıkarsa korkusundan olsa gerek beş kişilik bir ailenin 6 ayda yiyeceği kilo ve çeşitte peyniri, sülale boy şokellayı, yoğurdu, kilolarca meyve sebzeyi büyük bir sebatla diri tutmaya çalışıyor ki yine de olmuyor, olduramıyor. Olan yine ağzından, burnundan bilumum yarı bozuk gıdaların tıkıştırıldığı bizlere oluyor.
Bulaşık konusuna girersem ağlamadan bu satırları tamamlayabilir miyim emin değilim. Zira musluk ve lavabonun ten uyumsuzluğu yaşadığı, bu nedenle altına bulaşık sokmakta zorlandığın alanda akmayan su ve Valide Sultan faktörleri eklenince yaşananları gözlerim dolmadan anlatabilmem mümkün mü bilemiyorum. Lakin bir içimlik ayran için 8 (yazıyla sekiz) adet kap kacak kullanan, bir öğün yemek için 5 (yazıyla beş) çeşit yemek yapan birinin çıkardığı bulaşıkları yıkamaya çalışan gencin dramı Survivor'daki en baba oyuna beş basar.
Sıcak su mu lazım geldi, çaresi doğada. Bir kova suyu koy güneşin altına, yıkan akşama sıcak, sıcak. Hem çevreci, hem ekonomik. Daha fazlası mı lazım? Çaresi hayrını üreticisinden başka kimsenin görmediği ihlas su ısıtıcısında. Gavur tanrı parçacığını buldu ne fayda, biz daha sıcak su ile soğuk suyu senkronize biçimde, aynı çeşmeden akıtmayı başaramamışız ama ne.
Survivor adasında olmayan sinek vallahi de burada billahi de burada. Kuyunun bir köşesine yuvalanan arılar da cabası. İlaç, sinek kovar, sprey vs hiç biri fayda etmez. Madem geldin arkadaşları rahatsız ettin delikli süzgeç kıvamına gelene kadar sokulup, şişeceksin.
Dışı sizi içi bizi yakan Çeşme tatilinde günler; günler öncesinden pişen yemekleri bitirmeye, onlar bitiremeden pişen yeni yemeklerin bulaşıklarını yıkamaya, suyla oynamanın dayanılmaz cazibesi ile tanışan ve bezden yeni yeni kurtulmuş ördeğin çamaşırlarını temizlemeye, korkak ördeği denize sokmaya, sivrisinekleri kovalamaya çalışmakla geçip gidiverdi. Derken füme arabalı prensimiz geldi, baba hasreti bitti, hadi evimize dönelim artık denildi. Her şeye rağmen tüm aile ile birlikte vakit geçirmenin keyfine de paha biçilemedi. Hem biz hep birlikteydik ya orada seneye deseler ki "gelin ev sizin" biz yine unutur her şeyi gönüllü yazılırız bir üçüncü kazıklanmaya.
Son Dakika... Flaş Haber: Çeşme'den gelen son haberler aynı kolu arılar tarafından 4 yerden ısırılan Valide Sultanın gazabının büyük olduğu yönünde. Bölgedeki acar muhabirimiz tarafından bildirilen haberlere göre kızgınlıktan gözü dönen ve "bana sahip olabilirsiniz ama torunlarıma asla" diyen Valide Sultanın intikamı acı ve kanlı olmuş. Affet bizi Einstein!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder