Andrew Ridgeley ve George Michael'dan oluşan Wham! grubu 80'ler Türkiye'sinin şartlarında ne kadar popüler olabilirse o kadar popülerdi ama yabancı pop müziği biraz Sezer Cumhur Önal'dan, biraz Blue Jean dergisinden, biraz da iki kanallı Yunan televizyonundan takip eden bizlerin gönlünde yeri büyüktü. Komşu kızı H. pek çokları gibi Georgecuydu da doğuştan muhalefet ben aynı doğum gününü paylaştığımız Andyci. Dergileri ve kasetleri H. alır, o okuyup dinledikten sonra sıra bize gelirdi.
Annelerimizin kuşağı için Beatles'ın, çocuklarımızınki için One Direction'ın dağılması gibi bir şeydi biz kendilerini tam keşfetmişken dağılıvermesi. Double kaset olarak çıkan o efsane son albümleri The Final'ı, dağılmanın asılsız bir söylentiden ibaret olmasını umarak, buruk bir heyecanla beklemiştik.
Zihnimde o günlerin yansımasında bir geç kız var, George ve Andy de yaşını başını almış yetişkin erkekler. İşin şaşırtıcı gerçeğini ise belgesel çarpıyor bir anda yüzüme. The Final albümünün çıkış tarihi 1986. Şaşkın henüz 12 yaşında bir ergen adayı, yüzlerinde ergenlik sivilceleriyle George ve Andy ise topu topu 23 yaşındalar. Bir yıl sonra, George Michael kişisel tarihime satın aldığım ilk albüm olarak giren, Faith'i çıkardığında yaşım benim Küçük Ergen'le bir, George'unki ise yeğenimle. Bir onların bugünkü hallerine bakıyorum, bir de zihnimdeki ergen Şaşkın ve George'a. Birşeyler oturmuyor yerine.
İlerleyen yıllarda George'un dolaptan çıkması annelerimiz için Rock Hudson, bir sonraki nesil için Ricky Martin benzeri bir şok dalgası yaratsa da bünyemizde, romantik şarkıların prensi olarak yerini korumuştu gönlümüzde. Ve 2016'da, şu anki yaşımdan sadece 4 yaş büyük olarak, veda edip gitti bizlere. Ölüm haberini alışım dün gibi aklımda. Bir twit bırakıyorum dünün Twitter'ı bugünün X'ine. George artık hep 53 yaşında, ben ise bir ay sonra 43. Halbuki 60'larının ortasındaymış gibi düşünmüşüm niyeyse. Birşeyler hala oturmuyor yerine.
Bundan yaklaşık bir on sene kadar önce, Valide Sultanla genç kızlık kankisi, nurlarda uyusun sevgili G. Teyze bir kapı önü sohbetlerinde, kıkırdayarak bir maceralarını anmışlardı "yaşlanınca torunlara anlatırız" diyerek. "Geldiniz yetmiş yaşınıza yahu, daha ne zaman yaşlanacaksınız?" demiştim en küstah, en patavatsız halimle. "Terbiyesiz, genciz biz daha" diye yapıştırıvermişti cevabı Valide Sultan. Bugün 80 yaşında onun yine aynı cevabı verme ve biz çocukları için de ne yalan söyleyeyim arada kendisini 20-30 yaş genç sanma potansiyeli var.
Bir dönüp üniversiteden yeni mezun olmuş, kendini bir şey sanan 21 yaşındaki Şaşkın'a bakıyorum. Bir de dönüp 24-25 yaşında daha çalışmaya yeni başlamış günümüz gençlerine. Diyorum en fazla bunların lacivertiymişsin işte, ama gel gör yaşanırken hiç öyle değil.
Küçük Ergen diyor ki "ha 49 ha 50, yarı yüz. Yaşlısın işte." Onun yaşlarındayken en fazla 30'ların sonlarında olan teyzelerimi nasıl da kocaman gördüğümü hatırlıyorum. Ben onların yanında neredeyse anane kalıyorum şu yaşımda.
Sevgili Komşu
Günün Çorbası sormuş "yaşlandığını nasıl anlarsın" diye bak
burada ve bu yorum bırakmışım altına:
"Shot bardaklarını evdeki velede rafadan yumurtalık olarak kullanmaya başladığım gündü sanırım sorunun cevabı bende. Ve evet, orta yaşlıdan hallice anne olanlar sınıfındanım. Yoksa o üzerime annelik olgunluğunun çöktüğü gündü de, uzun zamandır ortada bir shot bardağı bile olmadığı gerçeğine aymam mıydı tam olarak? :))
Bi de bunun iş versiyonu var ki sanki o daha bi acıklı. Yeni işe başlamışsın, ofisin taze çiçeği olduğun günler daha dün gibi, bi enerji dalıyorsun ortama. Mesai arkadaşlarının doğum tarihleri boomerlık level'ını belirleyene dek. Sonrası gençliğine saygı duruşu, yaşlılığın milli marşı Batsın Bu Dünya, kapanış. :))"
Anlamışım gibi bilmiş bilmiş yazmışım ama gerçekten anlayıp anlamadığım ya da hissedip hissetmediğim aslında şüpheli. Vücudumu hala 30 yaşımdaymış gibi sanarak hırpaladığım, beklentimi karşılayamadığı noktalarda aslını kabullenemeyişim şahit.
Küçükken büyük, büyükken küçük hissettiğim
geçip giden zamanları bir yerlerde bulsam...
Sonra üzülsem, üzüldüğüme üzülsem
göz yaşıma dalıp dalıp gençliğimi hatırlarım...
Demek ki kadınlarda yaş durumları böyle, kadınca bir hâl demek ki bu durum. Oysa bir kaç gün önce karşı cinsten bir blogger yazısının içinde şöyle bir cümle kurmuştu: "Yaş 17! Büyüme duruyor, fikirler, tavırlar sürekli büyüyüp gelişse de 17'nin coşkusu hiç bitmiyor. Rakamlar durmuyor, fiziksel değişimler oluyor ama kalbe kazınmış hiçbir an 17'nin üzerine çıkamıyor." :) Sonra ne demişti bundan asırlar önce, hiç yaşlanmayan Ajda'mız : "Bırak varsın geçsin yıllar
YanıtlaSilBitsin artık bu korkular
Her yaşın ayrı bir güzelliği var.":)
Bilmem ki kadınlara özel midir sadece; siz erkeklerde hiç olmaz mı bulunduğu yaşı, bedeni olduğundan farklı algılama? Yahu ben onu yaşarken koca adamım sanıyordum ama bak yaa aslında cücük kadarmışım aydınlanması? Ya da ne bileyim tam tersine, kendine baya baya akran gördüğün iş arkadaşının senden 10-15 yaş genç çıkması. :))
SilVe bi de "her yaşın ayrı güzelliği var" diye güzelleyen Ajda'mızın yaşadığı hiç bir yaşın kalıbına sığamaması paradoksu. :)
Ne güzel anlatmışsınız. Insan kendini hep genç görmek istiyor ama bazen tokat gibi çarpıyor. Geçen hafta iş yerinde arkadaş annesinin rahatsızlığını anlatırken yaşlı kadın normal artık dedi yaşını sorduk haliyle benden iki yaş küçük. Hülya
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Gençken de olduğumuzdan büyük görüyoruz ama ne garip değil mi?
SilSizi çok iyi anlayabiliyorum. Bazen ben de ofisteki gençlere şaka yollu, "kızdırma bak beni, sıksam seni doğurmuştum" diyorum da arada hakkaten anneleri benim yaşımda ya da sadece bir iki yaş büyük olanları çıkıyor. :))
Çok hoş :) Geçen izlediğim bir dizide ergen kız babasına "ben ergenim, köpek hayatı gibi düşün, benim için her 1 sene 7 sene uzunluğunda" dedi, çok güldüm :)) Aslında doğru, yaşadığımız zaman birimi arttıkça zamanın geçme hızına dair algımız kısalıyor sanırım.. Şu son 15 sene nasıl hızlı geçti misal.. Hayatımın ilk 15 senesi ise 60 sene ağırlığındaydı.. O nedenle ben de "önemli olan hissettiğin yaş" diyor ve kendimi 32'ye sabitliyorum sevgili Şaşkın.
YanıtlaSil23 olacaktı ama disleksim tuttu ;)
SilNe güzel bir tespit gerçekten de. Teşekkürler paylaşım için. Konuya hiç bu açıdan bakmamıştım. :))
SilBi de disleksin doğru yaşı seçmiş bence. 32 ne de güzel bir yaştır. :)
:) Çok güzel bir yazıydı. Blue'nun dağılışını andım bende, hey gidi dedim. Bir de yaşlandığımı ne zaman anladım sahi derseniz az önce bir kafede çalışırken gürültülü bir genç grubun gelmesiyle bir daha idrak ettim. Kafam kaldırmıyor azizim, yaşlandım.
YanıtlaSilÇok teşekkürler. :)) Gürültülerini değil de o mık mık mık hiç bi iş yapmayıp ama sorsan tüm dünyayı sırtlanmış gibi şikayet etmelerini kaldırmıyor daha ziyade benim kafam. Yaşlılık alametleri #25. :))
Silparalel evrende de beğeniler değişmiyor demek :P, ben de Andy'ciydim :)
YanıtlaSilben yaşlandığımı bir öğrencimin "babam da sizinle aynı üniversiteden hocam" demesi üzerine olanca şuursuzluğumla "öyle mi? o benden büyüktür tabii" demem üzerine çocukcağızın babasının benden 3 yaş küçük olduğunu öğrenmem sonucu yaşadığım şokla birlikte idrak etmiştim :P "ufal da cebime gir" dememesi, tamamen aile terbiyesi görmüş bir çocuk olmasındandı öğrencimin :P
Hahaha diyorum sana işte bunlar hep Matrix'in işi. Zevkleri bile bir yazmışlar. :)))
SilBen de anneme temizliğe yardıma gelen hanıma ağız alışkanlığı ile abla dediydim de benden genç çıktıydı. Savunmama göre benim daha taze ergen cücük kadar çocuğum varken, onun 3 tane yetişkin (hatta ikisi yeni evli) oğlu vardı. Bence gayet mantıklıydı benden büyük sanmam. :))))
Benim de kafama takılıyor arada, ey zaman o kadar çok çabuk geçme, az yavaş çığlıkları atasım geliyor.
YanıtlaSilSonra, "amannn boş ver, her yaşın ayrı güzelliği var" deyip kendime teselli veriyorum. :))
"Geçecek elbet zaman; sen yeter ki güzel ve anlamlı geçirmiş ol." Bu da benim tesellim. :)
SilOff, canım Freedom dinlemek istedi birden. Ben yaşlandığımı geçen gün diye anlattığım şeylerin en aşağı bir on yıl önce olmasından anlıyorum :D
YanıtlaSil50'lerin sonuna dayanınca hele; sana daha dün gibi gelen üniversiteden mezun olduğun sene henüz doğmamış bebelerle çalışıyor olma gerçeği ekleniyor bir de üstüne. :))
Sil